Benim Uçurumum Nerede?


Sayfalara döktüğüm hayaller… Hayal barındırmayan rutinimden daha ilgi çekici oldu her zaman. Bir noktada rutinimi devam ettiren şey bu hayal kurma oyunu olunca, belki de yaşayabilmek için değil de daha çok yazabilmek için yaşadım. Yazmak için yaşıyorum ya da hayatımı buna adadım demek aptalca olur, sadece yaşamanın pek bir numarası yoktu, yazarak birkaç süs ekledim üstüne.

Hayallere savrulmanın birkaç kötü yanı vardır. Kaybedersin nerede olduğunu, hele son zamanlarda iyice unuttum. Rutinim için bir kitap ayracına ihtiyacım var gibi hissediyorum, dostlarım nerede? Etrafta ilgimi çekebilecek bir insan kaldı mı? Gerçi bir ayraç bunların cevabını veremez ama hayatta, kaldığım sayfayı bulmakta zorlanıyorum bazen. Belki değer verdiğim pek çok kişiyi çoktan kaybettiğim, belki de kaybettikten sonra çok da aramadığım için düştüm bu kaygılara. Gerçi düşüncelerimden de belli ediyorum, bu sıralar arar oldum onları.


Hiç çocuğum olmadı. Yalnızlığım ondandır belki. Ölüm de ayırsa, düşünceler de ayırsa giden dostlarımın yerini doldurmaya vakit ayırmadım pek. Boş raflardan ibaret bir hayat gibi. Raflar ödülleri koymak için değil, sergilemek içindir zaten. Etrafta görecek biri olmayınca da rafın üstünde neyin durduğunun önemi kalmıyor. Başarısızlık değil yani rafların boş olmasının sebebi, defterimde yazanları birine okumayalı yıllar olması.


Bir çocuğum olsa ne değişirdi diye düşünüyorum. Günün sonunda bu boş sayfalar dolmadan yitip gideceğim. Defteri baştan sona okuyup layıkıyla bir son yazacak kadar becerikli bir çocuk isterdim bak; ama kendi hayalleri peşinden koşsun, yaşlı bir adamın tozlarına bulanmış bir çocuktan kimseye hayır gelmez.


Yaşlı adam lafı da ağzıma alıştı artık. Yaşım bazı sayılara erdi biliyorum ama bir yenilmişlik hissi veriyor bu kelime. Diğer insanlar, tanımadığımız bir sürü insan, sayılara belirli anlamlar yükledi diye üstlenmeli miyiz bunları. Yaşlı deyip geçseler yine iyi, bir de hayattan, toplumdan çekilmeni beklerler. Tabi kimse bunu sesli dile getirmez, nazik eylemlerin altında barınır bu düşünceler. Faydasızlığını dile getirmek istemez kimse, anaları daha geç doğurdu diye arştaki götlerine unvan takılan gençlerin de varacağı yer aynı. Genç dediğin de bir şey olsa, ondan önce gelenlerin yaptığını ezberlemeye çalışan papağanlardan ibaret. Artık yapacağı şakayı bile başkasından duyar oldu bu kabızlar.


Günün sonunda sonsuza kadar yaşamak ister miydim? Herkesin öldüğünü görmek, zamanla insanlığa yön veren adamlardan biri olmak isterdim ama dümeni de yok gibi bizimkilerin. Milyon tane çark gibi düşününce insanları, ne laftan anlarlar, sözüne isyan etseler yine bir yolunu bulamazlar. Zaten bunlar düşüncelere değil, kendi çıkarlarına zıt şeylere isyan ederler anca, ben hiç görmedim fikrini beğenmedikleri birisi olduğunu, düşman ve sözleri vardır, orada biter. Ne dediğine bakmazlar, kimin dediğine bakarlar. Laflamaya gerek yok böyleleriyle, iş işten geçmiştir artık. İnsan çok geç kalıyor, konuşacak başka kimsesi kalmadığını, zihninde yankılanan sesleri geri duyduğu zaman anlayınca. Kusursuz bir boşluk, ta ki yankılanacak bir düşünce kalmayana kadar bizi yalnız bırakmıyor.