Facebook’ta bir arkadaşım şöyle bir resim paylaşmış. Çok etkileyici olduğunu düşündüm. Cosplay hobisiyle uğraşan insanları sıkı bir şekilde eleştirip, politik bir propaganda yapılmış. Endonezya’dan.
Cosplay’den Bıktınız Mı? | Belki Başörtüsü Zamanı Gelmiştir |
Aile Onayının Olmaması | İlgili Arkadaşlar |
Sağlıksız Arkadaşlık | Daha Güvenli Ortam |
Arkadan Bıçaklama/İhanet | Drama Yok |
Maddi Problem | Nefret Söylevi Yok |
Hasta Arkadaşlar | Daha Değerli Hisset |
Zorbalık (Bullying) | |
Dramalar | |
Çok Dedikodu | |
Nefret Söylevleri (Haters) |
Etkileyici olduğunu düşünmemin sebebi bizim ülkemizde de acayip politik hale gelmiş olan baş örtüsü mevzusu değil. Kim ne istiyorsa onu giymeli zaten. Ancak alt-kültür parçası olan birçok kişinin, özellikle ekonomik özgürlüklerini almadan, yaşadıkları ve sürekli değişen dünyaya uyum sağlarken çektikleri zorluklara iyi bir örnek olması, konuyu konuşulması gerekli kılıyor. 95 sonrası doğumlu alt-kültür parçası olanlar özellikle bir dayak diyorlar diye düşünüyorum.
Eski Zaman Olur Ki
Zaman geçse de, alt kültür parçası olup değişim yüzünden sürekli surata tokat yemek değişmiyor.
90’larda Türkiye’ye internet gelmemiş ve MTV jenerasyonu ortaya çıkmışken tonla sorun yaşanmıştı. O zamanın en büyük alt-kültüründen bahsediyorum. Metal müzik ve çevresinden. Şu anki yaptığımız alt-kültür hobileri FRP, Minyatür Oyunları falan hep o zamanlarda oluşan veya şekillenen hobiler olmasına karşın 90’larda bu hobiler çok çok daha küçüktü. O dönem ki toplumun tepkisi, kültürel yeniliği genellikle olduğu gibi aşağılamak, çocukça bulmaktı. Öyle bir noktaya geldi ki bu olaylar, sonunda dini bir temel yaratılıp, bu “metal” etrafında ortaya çıkan yeni jenerasyona “satanist” falan dendi.
Alt-kültür topluma mensup çok sayıda insan, sıradan bireyler için korkup, küçümseyebileceği bir duruma getirildi. Tutuklamalar falan yaşanacak kadar saçma bir noktaya ulaşıldı. Yani metal müzik sevdiği için veya siyah giydiği için karakola götürülenler oldu. Şimdi düşününce acayip komik gelse de olan buydu. Düşünsenize cosplay yaptığı için birilerinin tutuklandığını.
Hatta maalesef bir cinayet sonrası, metal çevresi tamamen satanizm ile beraber tutulup, sonunda baskınlara falan gitmişti. Yukarıda hatta iyi yankı bulmuş bir baskının videosu var. Kimi alıyorlar? Çoluk, çocuk.. 🙂
Not olarak Akmar o zamanlar benim bildiğim tek anime CD’si falan bulabileceğiniz yerdi.
Artık Kalabalığız
Eskisi değil tabi. Toplumun hala küçük bir kısmını oluştursak da, internet sayesinde benzer hobilere sahip insanlarla tanışabiliyoruz. Hollywood önce Yüzüklerin Efendisi’ni, sonra süper kahramanları keşfettikten sonra, veya 2013’de yılın İngilizce kelimesi olarak “Geek” gösterilecek duruma geldikten, yada ben çalıştığım şirketteki muhasebe departmanında Game of Thrones hikayesi duyduktan sonra artık yalnız olmadığımıza eminim. Hatta alt-kültür olarak kalsak da popüler kültürün ciddi bir kısmıyız.
Toplum tarafından hala FRP, minyatür oyunları, cosplay küçümsense de, 300 lirayı bir minyatüre vermek aşağılanıp, az eski bir koltuk takımını yenilemek için beş ay uğraşıp on binlerce lira harcamak normal olarak görülse de artık çok daha kalabalığız.
İzmircon fotoğrafını biraz da o yüzden koydum. İzmircon’07 ‘de toplam 65 kişi falan vardı. Şu anda 2500-3000 kişi geliyor. Hani İzmir’de bile ne kadar kalabalık olduğumuz ortada.
Yeni Problem (Daha Büyük?)
Yeni iletişim araçları, hobilerin şekillenmesi, yeni müthiş eserler(kitaplar, çizimler, el işi malzemeler, vs.) çıkması harika olaylar. Diğer taraftan bu büyük değişim, peşinde çok temel bir problemle geliyor diye düşünüyorum.
Ahlak..
Kelime çok büyük tabi de, çok ucundan dokunacağım. Dünya o kadar hızlı değişti ki, artık 10 yıl önceki doğrular ile yaşayamıyoruz. Kaos büyük. Neyin ayıp, neyin doğru.. Hangi davranışların kaba, hangilerinin kibar olduğu bile sürekli değişiyor. Toplum olarak neyi öveceğimizi, aşağılayacağımızı bilemiyoruz. “Hep öyle değil miydi?” denebilir sanırım, ama cevabı muhtemelen “Hayır.” Böyle büyük dünya çapında kültür değişimleri hiç yaşamamıştık. Biz de kültürün, bir ufak kısmı olarak değişimden ve negatif sonuçlarından payımızı fazlasıyla aldık, almaya devam ediyoruz.
Hobinin parçaları olan insanlar olarak, kendimizi güvende hissetmekte zorlanıyoruz diye düşünüyorum. Saçma iletişim şekilleri, ilgi arsızlığı falan büyük ölçüde bu değişime gerekli ve yeterli tepkileri veremediğimizden gibi görünüyor.
Kim kime ne diyebilir? Ne yapmak aşağılamadır? Havalı olmak artık ne demek? Popülerlik şartları ne?.. Hem yaşımdan dolayı bu soruların cevapları bana çok uzak, hem de cevapları kolay değil.
Tekrar Yalnızlık?
Ama toplum olarak da kişisel olarak hepimiz kendi düşük sesimizi çıkartıp bir cevap bulacağız. Ama bu süre zarfında, korkarım ki bizimki gibi alt-kültür dediğimiz toplumun küçük kısımlarında olanlar daha büyük zorluk yaşayacaklar. Bu yazıyı yazmama sebep olan görseldeki gibi, alternatif olarak gelenekçilik ortaya sürülecek.
Bazılarımız genel kabul görmeyen bu hobi ile uğraşmayı ya sınırlayacağız, ya eski arkadaşlar arasında takılacağız veya basitçe uzaklaşacağız. Kendi doğrularımız için uğraşmak yerine gelenekselliğe yada popülerliğe kendimizi bırakacağız.
“Kim uğraşacak dünkü çocukla” lafını ben üniversite 3. sınıf öğrencisi olduğum zaman duymuştum hobi arkadaşlarımdan. 17 yıldır da defalarca duydum. Değerli arkadaşların, değişen jenerasyonla veya kültürle muhatap olmamak adına uzaklaştığını gördüm. Çoluk çocuk diyerek bırakanları gördüm. Diğer taraftan birileri uğraşmaya devam ediyor. Ediyor olacak da. O yalnızlıkla, o belirsizlikle, o kafası karışık gençler ile uğraşacak çok büyük bir kesim olacak.
Bitirirken, bu değişim sonucu ortaya çıkan kaosta en zor iş tabii ki de ekonomik özgürlükleri ellerinde olmayan arkadaşlarda olacak. Günün sonunda aklıma Tolkien’in çok hoş cümlesi geldi. “Not all those who wander are lost” (“Tüm dolaşanlar kaybolmuş değillerdir.” mi diye çevrilir acaba.) Dolaşmaya, aramaya devam. İstesek de istemesek de bunu yapıyoruz zaten.