YK: Dünyanın Sonu – Sonuçlar

Dünyanın sonu gelmedi ama yine de yaşananlar yüzünden birçok hayat sona erdi.

Çolak Tanrı ya da eski adıyla Kilgrave tanrılık iddiası ile tüm Yelbüken tanrılarına hakaret ederek küfür sayılan sahte dinini yaymaya başladı. Bu uğurda inanırlarına pek çok hediyeler verdi, korku yaydı ve sahte mucizeler gösterdi. Ancak yine de sönmeyena teşi istediği ölçüde yayamıyor, secde edenlerini arttıramıyordu. Aynı zamanda Anmas’ta kendisine karşı kurulan uluslarası ittifak karşısında yalnız kalmıştı. Bu yüzden eski düşmanlar gizli bir anlaşmayla birleşti ve Kilgrave gayrıresmi olarak Anmas saflarında savaşa girdi. Stratejik olarak hem kara hem de deniz birliklerini kontrol altında tutabileceği İnci Kasabası civarına yerleşti. Ancak rehberleri onun kulağına bir fırsat fısıldamıştı. Şeyh Atheides, büyük bir tamahkârlıkla aynı Kilgrave gibi Songörü adını verdiği cemaatini büyütmeye çalışıyordu. Bu yüzden Anmas’ın zenginliğini kullanarak ona menfaatleri doğrultusunda bir teklif götürdü; sönmeyen ateşin taşıyıcısı, bölgenin başrehberi ol; mürtilerini Kilgrave’e secde ettir. Potansiyeli gören Atheides bu teklifi kabul etmek istiyordu ancak korkuları çok güçlüydü. Bu yüzden müritleri içerisinde en çok sevilen en çok sözü dinlenen, buralara Ladi’den gelip Songörü’nün ileri gelenlerinden olmayı başaran Velora’yı da ikna etmesi gerektiğine karar verdi. Onun duygusal boşluğunu bir baba figürü olarak elinden geldiğince doldurmaya çalışan Şeyh Atheides sonunda Anmaslı Riva Wand ile Lukas Godwin’in ve Sönmeyen Ateş Tarikatı’ndan bir rehberin bulunduğu toplantıda ikna edildi.

Ancak bütün bunlar yaşadığı bir takım “ufak” problemler sebebiyle Anmas’ı terk eden Riva Wand için çok fazlaydı. Kârına ve hayatta kalmaya fazlasıyla değer veren Riva burada büyüyen ateşin kendisini fazlasıyla yakacağına karar verip Anmas’taki ufak problemlerin daha kolay yönetilebilir olduğuna karar verdi ve Anmas’a döndü. Ancak buradaki diğer arkadaşı Lukas Godwin, Anmas Krallığı’na fazlasıyla bağlıydı, yaşadıkları onu ele geçirmiş ve yürekten bir Anmas milliyetçisi yapmıştı. Bu uğurda gerekirse sönmeyen ateş ile yanmaya bile razıydı.

Dromnejliler ise Kilgrave’in beklenmedik saldırısıyla bozguna uğramışlardı. Hürlordların Prof. Gümüş aracılığıyla kabul ettiği Kilgrave’i öldürme karşılığı savaşı durdurma teklifi kabul edildiği için beklemeye başladılar. Ancak Engizisyon ejderhayı öldüren hürlordların İlkdoğan Adası’nda bulunan kozmik felaketi durdurmak için kendisini feda etmeyeceği bilgisini verince seçenekleri daraldı. Üstelik Yelbüken genelinde başlayan ayaklanmalar Anmas karşıtı cepheyi zayıflatmıştı. Bu sebeple herkesi tekrar kendi arkasında konsolide etmek için kozmik felaketi durdurma projesinde Engizisyon’a yardım edeceklerdi. Bu amaçla ejderha ile Eyter arasındaki dansı takip edip İlkdoğan’a Silatias Nesthi liderliğinde bir grup, profesörün ekibiyle beraber gönderildi.

Hürlordlar ise görünürde önce profesörden sonra Vorthis’ten aldıkları görevi yerine getirmek için Kilgrave’e bir tuzak kurdular. Aslında ne olursa olsun Kilgrave Eyter’in temsil ettiği her şeyin düşmanıydı ve Hürlodlar kafir ejderhayı öldürmek için kimseden görev almaya ihtyiaç duymuyorlardı. Ona kurdukları tuzak için Engizisyon’un kendilerine verdiği hediyelerden de faydalandılar. Sonunda Hürlord Frinther “Alyılan” Kandazo liderliğinde bir ekip kuruldu. Hürlord Selles Ellezo, Mühendis Relk Relbur Stellrn, Keskin göz Shencol, Yiğit Tenkor Valor ve Doktor Goran Kandazo; Kilgrave’i yok etmek için ekibin parçası oldular. Zümrüt Adası karşısında yer alan bir mağarada kanatlı yılan ve kahramanlar çarpıştılar ve attığını vuran, ejderhaya sayısız yara veren Shencol, onun pençeleri arasında Ishu’nun kapılarına yürüdü. Ancak bu büyük kayba rağmen Kligrave ağır yaralandı ve kendisini güç bela İnci ile Günbatan arasındaki bölgeye attı.

Bu esnada Hürlord Kino, Bilgin Balwan, Habis Bacı’dan Moravva Gribulut, Kargıcı Pras, Lukas Godwin ve Velora; İnci Kasabası’nda yaşayan Eyterleri vukuu bulan olaylardan korumak için kasabaya gittiler ancak Lukas ve Velora’nın başka planları vardı. Sönmeyen Ateş’i destekleyen bu ikili diğerlerinin tuzağa düşmesine sebep oldu ve Balwan ve yiğit Kargıcı Pras orada ejdergözlere karşı kahramanca bir çarpışmada can verdiler. Eli kalem tutmaya alışkın Bilgin Balwan yeri geldiğinde kılıç tutmaktan da ateşlere kendini atmaktan da çekinmeyeceğini göstererek tüm Yelbüken kahramanlarına örnek olarak efsaneleşti. Moravva Gribulut ise korsan gemilerinin gediklisi olarak en zor durumda bile hayatta kalmanın inceliklerine hakim olduğunu gösterip kendisini kurtarmayı başardı.

Sönmeyen Ateş ve ejdergözler ile beraber Velora ve Lukas yaralı Kilgrave’e yardıma koştular. Hürlordlar , Eyter kahramanları, Doktor Goran Kandazo, Tenkor Valor ve Relk, Albatros mürettebatı ile beraber ejderhanın işini bitirmek için bir araya geldiler. Son çatışma her iki taraf için de kanlı oldu. Araştırmaları ve deneyleri ile Gölgedekiler’in kıyamet alametlerinin aslında insan yapımı olduğunu ortaya çıkaran ve bu bilginin tüm kıtaya yayılması için elinden geleni yapan; makaleleri yasaklanan, umulmadık belalara bulaşan Doktor Goran Kandazo habis ejderhanın saldırısıyla kahramanca hayatını kaybetti. Tenkor Valor da dişe diş ejderha ile savaşında tam Ishu’nun kapısını aralamışken, Hürlord Fritnher’in Kilgrave’in yüzyıllara uzanan hikayesini sonsuza dek bitiren kılıç darbeleri ile habis varlığın boğazını yarması sonucu kurtuldu.

Velora ve Lukas Godwin ise Çolak Tanrı’nın saflarında verdikleri savaşı korkusuzca canlarını vererek kaybettiler. İkisi de inançlarını son nefeslerini verirken dahi koruyorlardı. Yüreklerinden geçeni bilemesek de en azından olayın tanıkları bu şekilde aktardılar.

Tanrılara “ilkdoğan” denir Yelbüken’de. Vorthis’in İlkdoğan Adası’nı kendisine ikametgah olarak seçmesi ya kaderin cilvesi ya da alelade bir tesadüftü. Ancak bu seçim Eyter’in Hürlordlarını, Kutsal Rotacıları ve Tekke üyeleriniyoldaşlarını, Silatias Nesthi liderliğinde Dromnej askerlerini ve son olarak da Gölgedekiler üyelerini İlkdoğan’da karşı karşıya getirdi. Profesör Gümüş’ün son kez Frinther’i Vorthis’in hapsedilmesine ikna etme çabası işe yaramayınca büyük bir çatışma çıktı. Kılıçlar çekildi, ateş topları, yıldırımlar, gölge bıçaklar yağdı, ölüler ayaklandı. Grisaga, Hürlord Frinther tarafından kafası kesilerek öldürüldü. Hürleydi Fran yoldaşlarına cesaret veren oklar savurdu. Argus Zamanteli kaçtı.

Hürlord Selles Ellezo ile Silatias arasında bir boğuşma yaşandı. Sonunda Yiğit Dromnej Soylusu çatışmada sayıca daha fazla olan rakiplerinin saldırısına dayanamayıp İlkdoğan Adası’nda Ishu kapılarına yürüdü. Anısına Dromnej’de İlkdoğan Şehitleri Anıtı yapıldı.

Bu esnada gözden kaybolan Prof. Gümüş’ü arayan Hürlord Kino aradığını buldu. Ancak büyücü güçlüydü ve ikna edilemezdi. Hürlord Kino mücadelede büyü sebebiyle hareket edemez hale geldi. Ancak Mühendis Relk Relbur Stellrn tam Hürlord Kino için umutların tükendiği anda Prof. Gümüş’e tüfeğiyle ateş etti ve yaşlı büyücü lordunun dikkatini üzerine çekti. Ancak mermisi etkisiz kaldı ve Prof. Gümüş elinden çıkan görünmez bıçakları Mühendis’in bedenine sapladı. Relk, dört ayrı bıçaktan yediği darbelerle toprağa düştü. Hayatının projesi olan gemisini tamamlamıştı. Yıldızdüşü, Yelbüken’den onsuz ayrılacaktı belki ama onu inşa eden herkes Mühendis Relk’i severdi, bu yüzden de sevgiyle yapılan gemi onun hatırasını dünyanın sonuna kadar taşıyacaktır.

Hürlord Kino hala donmuş biçimde akıbetini bekliyordu ancak kendi hayatını ortaya koyarak profesörü geciktiren Relk sayesinde bugün ölümden defalarca dönen yiğit Tenkor Valor ustaca kılıç darbeleriyle büyücü lordunun yüz yılı aşan hayatına son verdi. Profesörün son sözleri “çok büyük bir hata yapıyorsunuz” oldu.

Argus Zamanteli ise kayıplara karıştı. Akıbeti hala belirsizliğini koruyor.

Sonunda 4 Hürlord ve Kutsal Rotanın son temsilcisi Cesur Talion, Vorthis’in karşısına çıktılar. Fraktalların tanrısı sözünü tutup Yıldızdüşü işe Yelbüken’den ayrılmayı kabul etti. Ayrıca Frinther’e de bir hediye verdi. 3 adet tohum vermişti ona ve bunlar Eas’ın ışığını yayacak ve toprağına bolluk bereket verecek kutsal ağaçlardı. Bu ağaçlara duyulacak iman ve korku Eyter ülkesini her türlü düşmanlıktan koruyacaktı.

Hürlordlar ağaçları dikmeden önce Günbatan’da daha sonradan “terör dönemi” olarak adlandırılacak büyük bir kıyım gerçekleştirdiler. Şeyh Atheides, Songörü Tarikatı’nın önde gelenleri, tutsak edilen tüm ejdergözler ve sönmeyen ateş takipçileri idam edildi. idam edildi. Songörü ve Sönmeyen Ateş’in bölgedeki yapılanmaları dağıtıldı ve kaynaklarına el konuldu.

Ağaçların ikisi Günbatan’a ve bir tanesi Gölsaran’a ekildi. Doğal olmayacak derecede hızlı bir biçimde büyüyen ağaçların yaprakları güneşin ışığını üzerlerine çekip tekrar dağıtıyormuşcasına uhrevi bir atmosfer yaratıyorlardı. Toprak artık her türlü laneti üzerinden attı, feverânlar yok oldu. Ağaçlar tüm Yelbüken’den sayısız müminin ziyaretine uğradı, Günbatan ve çevresi yavaş yavaş tüm Eyter ülkesi dinsel bir merkeze dönüştü. Her tür inancın çeşitli ibadethaneleri kasaba ve etrafında açılmaya başladı, burada konaklamak bir çeşit ibadet sayılmaya başladı. Yüz yıllarca acıalrla yoğrulan coğrafyanın bedbaht kaderi tersine dönmüştü.

Vorthis’i ziyaret eden son 5 kişi kutsal sayılan kişilere dönüştü. Hepsi bunu arzulamasa bile; tanrılara karşı sitemleri olan Hürlord Selles Ellezo, Kafir Selles olarak anılmaya başladı. İronik olarak güçlü bir dini figür olarak saygı duyulmaya ömrünün sonuna kadar devam etti.

Hürleydi Fran ve artık Zerathis mahlasını şarkılarında şiirlerinde kullanan Hürlord Kino evlendiler. Gölsaran’ın ağaçlarının huzurunda yaşasalar da zaman zaman Hürlord Kino kaçıp avare dolaşarak hanlarda tedbil-i kıyafet şarkılar söylemektedir.

Hürlordların Eyter ülkesi için başka bir hayali vardı. Baharda kaybettikleri yiğit yoldaşları bilgin Talas’ın ortaya attığı cumhuriyet fikrini hayata geçirmek istiyorlardı. Aldaz’ın da “artık bu iş aldazlık ve jungalık makamını aşar, artık lordlar karar versin” diyerek çekilmesinin ardından bu planları hayata geçirmek için çalışmaya başladılar. Sonunda yönetimi bir cumhuriyet olarak örgütlemeyi başardılar. Zaten Günbatan birkaç yılın sonunda ufak bir şehre dönüşmüştü ve sistemli bir yönetim olmadan organize kalması imkansızdı. Burada uygulanan fikirler ileride birçok politik araştırmanın ve incelemenin konusu oldu.

Talas Enstitüsü, dini bir merkezin ortasında kalmasına rağmen Tekke geleneklerine uygun bir biçimde bilimsel araştırmalar için seküler yöntemler takip etmeye devam etti. Sayısız çocuk burada öğrenci oldu, sonra alime dönüştü. Talas Enstitüsü’nün müfredatı ve eğitim sistemi Yelbüken’deki pek çok diğer eğitim kurumuna örnek oldu.

Aydınlanmışlar Loncası’nın lağvedilmesinden sonra Karnak İmparatoru lonca kütüphanesini herkese açık hale getirdi. Bu eylem Yelbüken Muhafızları Tekkesi’nin yarattığı kamuoyunun da etkisiyle büyük bir loncasız aydınlanma hareketine dönüştü. Kitaplar herhangi bir otoritenin keyfi iznine bağlı olmadan basılmaya başlandı. Çoğaltılan kitaplar Yelbüken’in dört bir yanına gönderildi. Bilim ve bilgi üzerindeki lonca tahakkümü ortadan kalkmış oldu. En azından şimdilik bir özgürlük havası esiyor.

Goran’ın bilimsel çalışmaları kitaplaştırıldı ve başka bilimsel çalışmalara ilham oldu. Özellikle tıp alanındaki çalışmaları tıp eğitiminde temel kitaplardan biri haline geldi. Yapılan baskılara rağmen Goran’ın yazılarını yayımlayan ve yayan Astel ilim Cemiyeti Yelbüken’de kabul gördü ve prestij kazandı. Her sene başarılı bilimsel buluşlara ödül vermeye başladı. “Camren Ödülleri” olarak ünlenecek olan bu ödüller insanlığın ilerlemesine katkıda bulunan herkese, hiçbir ayrım gözetmeksizin verilir. Cemiyet’in verdiği Goran Bursu kıtanın farklı yerlerindeki bilim insanlarının ortak çalışmalarını desteklemek için başarılı kişilere verilmeye başlandı.

Kutsal Rota Kardeşliği ise, kıyamet alametlerinin gerçek kaynağı ortaya çıktıktan sonra kendi hedefini kutsal bir yolculuktan Sargas topraklarına gerçekleştirilecek bir keşif gezisine çevirdi. İlkdoğan’dan yanlarına katılan ve “Rehber” ismini alan bir figür ile birlikte İlkdoğan’da meydana gelen olaylardan sadece bir gün sonra Yıldızdüşü gemisi ile birlikte Kardeşlik ve Eyter’den seçilen güruh ile birlikte yola koyuldular.

Bütün bu süreç boyunca Su Düzlükleri’nde keşfedilmemiş bir sürü gizem, eski topluluklar ve yerleşkeler ile karşılaşan Kardeşlik, belki de İlkdoğan Seferi sırasında en büyük yarayı alan fraksiyon oldu. Kardeşliğin yaptaşlarıolan Relk, Balwan ve Purrir; Ishu ile herkesten önce kavuştu fakat her biri geride bir şeyler bıraktı. Kors Yelken, bu üç kahramanın isimlerinin Yıldızdüşü ismi verdikleri devasa yolculuk gemisindeki birer kanada verilmesini sağladı.

Purrir’in naaşı kısa bir sürede derin bir etki bırakmış olduğu sayıca bir elin parmağını geçmeyecek şekilde sağ kalan Su Halkı’ndaki kişiler tarafından özenle suya kavuşturuldu. Çevredeki bazı denizcilerin gördüklerinden yola çıkan söylemlerine göre de Kırık Dış Koyu’ndaki bir Halfling grubu 41 gün yas tutmaya karar vermiş, sayının tuhaflığı herkesin gözüne çarpmış durumda.

Relk’in naaşı eski kaptanı Kaptan Tonith’in naaşı ile birlikte onun ana vatanına götürülüp orada gömüldü. Cenaze sırasında isminin Elena olduğu öğrenilen bir kadının gözyaşlarının hiç durmadığı da ayrıca görüldü.

Balwan’ın babası Soren, İlkdoğan Seferi’nin hemen ardından Anmas’dan yola çıkan bir gemi ile Günbatan’a geldi ve iner inmez kötü haberi aldı. Yola çıkış zamanına kadar yas tutan Soren, güvendiği bir gruba oğlunun naaşını teslim edip annesine gönderilmesini sağladıktan sonra Yıldızdüşü’nde onun yerini alarak normalde tersinin olmasını bekleyeceğimiz oğulların babalarının mirasını devralmasının aksine oğlunun mirasını devraldı.

Talion, bir yandan arkadaşlarının yasını tutarken, bir yandan Yıldızdüşü’ndeki Kors Yelken’in yardımcı kaptanlığı rolüne alışmaya çalışmakta. Uzun haftalardır huzurlu hiçbir uyku uyuyamamış olsa da, yola çıkışlarının ilk gününün akşamı ona yıllar gibi gelen bir süreden sonra ilk defa zihninde huzurlu bir uykuya kendini bırakabildi.

Tsanor ise yönetimin belirsiz olduğu çalkantılarla dolu bir döneme girdi. Dromnej’in askeri ve ekonomik kayıpları şehrin bir süre daha otorite boşluğunda kalmasına sebep olacağı ama en nihayetinde onların eline düşmekten kurtulamayacağı ön görülüyor.

Anmas Krallığı, ejderhalar ile ittifak halinde olduğuna dair tüm iddiaları reddediyor. Sayısız kanıt aksini gösterse de bu tutumlarını asla bırakmayan krallık artık barış istediklerini ilan etti. Krolan’da ise ejderha saldırıları sürüyor.

Marganenth ailesinin son üyesi kardeşi Kilgrave/Çolak Tanrı öldükten sonra saldırılarını sıklaştırdı ve şiddetini arttırdı. Anmas ile işbirliği içinde olduğu düşünülen ejderhanın öldürülmesi için bir ekip kuruluyor. Bunun için Hürlord Frinther’in Kilgrave’i öldürmek için yaptığı plan ve kullandığı araçlar dikkatle inceleniyor. Ancak Frither’in “boşuna uğralmayın; onu bana bırakın” dediği rivayetler arasında.

Yelbüken, bir seneden fazla dünyanın sonunu bekledi ama görünen o ki; şimdilik kıyamet kopmayacak. Sigortacılar Birliği küresel yıkımın gerçekleşme ihtimalini 1’e 512 olarak güncellediler. Ekonomi yeniden düzelmeye, yatırımlar yeniden yapılmaya başladı.

Gerçeği manipüle ederek sayısız insanın ölümüne yol açan Gölgedekiler üyelerinin büyük kısmı tespit edilerek yok edildi. Kalan az sayıda kaçak ise sırra kadem bastı. Köz bankaları öldürülen büyücülerin kanlarından elde edilen büyük miktarda köz ile zenginliklerini arttırdılar. Dünyanın Komplosu Cemiyeti ise büyücülerin Sargaslılarla işbirliği içinde olduğunu ve kaybolmalarının düzmece olduğunu iddia eden bir bildiri yayınladı. Kapanış cümlesi ise şöyleydi.

Algı gerçeğin kendisinden üstündür.