Aldelen Günlükleri – Grunhilda Markstrap #3

 

Bu günlükler Grunhilda Markstrap’in, Kayadamar’daki eşine yazdığı mektuplarla oluşturulmuştur.

“Khormondo,

Amcam Tohlrak mektup yazdı; sizinkiler bizim madenden çıkan taşlarla süslü kemerler yapmışlar. Taş kafa ailene söyle bizimkiler o taşları mücevher yapımı için verdi; güzelim taşları koca göbeğinizde harap olacak kemerlerde harcamayın. Üstelik daha bana söz verdikleri zümrütlü saç bandını da almadım. Saç bandı yerine kemer gelirse toz kaldırırım, haberin olsun. İlla ki kemer yapacaksanız vaktiyle çeyiz olarak verdiğimiz quartzları kullanın. Elli senedir toz topluyorlar ailenin evinde.

Daha dün gene madene gittik. Vali olan bir kadın var dediydim ya? Bunu valilikten atmışlar, seçilememiş. Muhteşem çekici de elinden alıp yeni valiye vermişler. Kadının sabrına aşk olsun, benim elimden o çekici almaya kalksalar kafalarını kırarım.

Yanımızda gene Çubuk vardı; yerleşkeye yeni gelen tipleri de çağırmış patron. Patron dediğim de eski vali işte; bizim Toplayıcı Klanının başı. Adı Dersa’ymış, nihayet aklımda tutabildim. Gene at arabasıyla yola koyulduk; bu arabadır, erzaktır ayarlayan herife sinir oluyorum. Aldelen’de benden iyi sürücü yok, gelmiş atlara şunu, bunu yaptın diyor. O atların ben geldiğimde hali hal değildi; göbek yapmış hayvanlar. At dediğin yük çeker, çalıştırılması gerekir ama laftan anlamaz ki o kel.

Madende geçen gittiğimiz yoldan gene gidelim dedik. İnsan şeyler oflaya puflaya geçiyor dar aralıklardan; yanımızda savaşçı, iri bir herif vardı, bir ara sıkıştı gibi oldu. Tıkaç gibi kalakaldı arada ama neyse ki kurtardı kendini. Nasıl savaşçıysa zaten, göbeği vardı. Bilmiyorsan söyleyeyim; insan şeylerde göbek sağlıklı değil.

Geçen gittiğimizde pusuya uğradığımız yer yerine yandan gittik. Zaten hemen ilerde bu kıllı, Grimlock denilen yaratıklardan iki tane gördük. Pusu yerinin bir üst katında bekliyorlardı; herhalde aynı yerden geçsek gene kafamıza bir şey atacaklardı. Patron yanına sinsi tipli yeni kadını alıp gitti, bunları sessizce öldüreceklermiş. Peh meh, ne de sessiz öldürdüler ya! Ortalık ayağa kalktı.

Hemen şimdi geri dönmek olmaz deyip ilerledik. Madeni koridorlar, koridorların çıktığı açık salonlar ve yandan tekrar koridorlar şeklinde yapmışlar. Bayağı iyi bu arada, ben o hengamede bile keyifle gezdim. İnsan şeylerin hemen kafası karıştı. Galiba ben olmasam yollarını bulamazlar; o kadar da dolaşmadık ama her yeni yol ayrımında aynı anda dönüp gözümün içine bakmalarından onu anladım.

İsterdim ki başımıza gelenleri ayrıntılı bir fasılla anlatayım; doğrusu pek keyfim yok. Taş Ocağı dediler işletemiyoruz gnoll var. Maden dediler işe koyulamıyorum kıllı yaratıklar var. Zanaatımı yapamaya yapamaya köreleceğim. Çok sıkıldım.

Her neyse; ileride üç, dört tanesi bize saldırdı. Ben koşup yetişene kadar insan şeyler bunları halletti. Cüce bacaklarıma hem lanet hem de şükür olsun. Az daha hızlı olaydım!

İlerlemeye devam ettik. Mantar yetiştirme odasına gelmeden bir tane kümes gibi bir yer gördük; çitler içinde kertenkele besleyen bir tane kıllı vardı. Ses etmeden geri çekildik. Mantar odasına girdiğimizde bir neşelendim ama, aynı bizim yetiştirdiğimiz gibi nem mantarları çıkmış. Hem de büyük büyük. Birkaç parça kesip çantama attım. Bu akşam közde mantar ve et yiyeceğim.

Biz oradayken altı tane kıllı bizi orada yakalayıp saldırdı; iki tanesinde taş zırhlar ve büyük silahlar vardı. Ben bir tanesini hakladım. Diğerleri birkaçının işini bitirdi, iki tanesi kaçtı. Çubukla peşlerinden gidip kaçan ikisinden birini indirdik ama diğeri kaçmaya devam etti.

Göbekli savaşçı ve patron yaralandığı için geri dönelim dedik. Geri dönüşte barikat kurulmuş bir açıklığa girdik; hatta o kaçan kıllı da oradaydı. Galiba yedi yaratık vardı, emin değilim. Arkadan da sesler geldiği için geri dönemedik. Savaş narası atıp önüme gelene saldırıp yere indirdim. Çarpışmaya devam ettik; birkaçı gene kaçtı dediler. Ben etrafımı çok takip edemediğimden bakamadım.

Etrafta taş kasalar, alınabilecek eşyalar vardı. Ganimetleri toplayıp hemen madenden çıktık. Kişi başı birkaç altın, bir de çıkanlardan takı aldık. Ben bir tane yüzük, bir de çekiç şeklinde bir broş aldım. Yüzük bizim cüce işi mücevherler kadar güzel, onu da diyeyim. Epeyce de işlenmemiş değerli taş çıktı; patron bunları imparatorlukta satmaya çalışacakmış.

Benden haberler bu kadar; bir dahaki gidişimizde sana uyacak bir şey bulmak için gözümü açık tutacağım. Şimdilik mektuba iliştirdiğim, sana özel yaptığım kruh ile idare et. Sakalına pek yakışır, gününe şans getirsin.”

 

Tüm mektuplar için tıklayın!