Aldelen Günlükleri – Grunhilda Markstrap

Bu günlükler Grunhilda Markstrap’in Kayadamar’daki eşine yazdığı mektuplarla oluşturulmuştur.

“Khormondo,

At arabası ile haftasında kasabaya ulaştım. Yollar berbat, içkiler fıçılarında köpürdü galiba. Şans ki buradakiler bundan anlayacak zevkte değil.

Yolları yapmamışlar, tüm binalar şekilsiz. Taş işçiliğinden anladıkları yok. İnsan şeylerle uğraşmak yirmi sene önce böyle zor değildi sanki. Dışarı çıkmayalı epey olmuş, güneş yüzümü, kollarımı yaktı.

Yolda bizim kızın ilk geyiğini öldürdüğü yerden de geçtik. Sinirlenip baltasını fırlattıydı. Ağaçta yarık hala duruyor, bizimkinin kolu kuvvetli olaydı ağacı sökmüştü. İyi beslemedik mi ne yaptık bunu diye düşündüm. Gerçi o gün ilk Çekiç Suyu’nu içtiği gündü bir de, belki ondandır. Hatırlat da kız ziyarate geldiğinde bir balta fırlattırıp gücünü ölçelim.

Oğlan yola çıkacağımın haberini almış, bizim kasabadan çıkarken kapıdaki Ghornun oğlanın hediyesini verdi. 5 tane işlemeli kruh yapmış, hepsini saçıma taktım. Zevksiz, ufak şeyler. Bizimkisi en iyisi sadece zırh işlesin.

Burada iyi içki yok. Arabadan inerken ahali içki fıçılarına yalanarak baktı. Et de yok doğru düzgün. Ne halt yemeye burada kalmaya çalışıyorlar daha anlamadım.

Ama dur, iyi haberlerim de var. Geçen taş ocağına keşfe gittik insan şeylerle. Bir tane vali var, bir tane çavuş dedikleri marazlı kadın var, bir tane direk gibi adam, bir tane de bizim lisanımızı çat pat konuşan çubuk gibi oğlan var. İnsan şeylerin yaşı pek yok, hepsi daha taş, büyüyüp kaya olmalarına daha var.

Taş ocağında aletler var dediler, gidenler aletlerin ne demiri varsa giderken apartmış. Ocak işler durumda ama çok iş lazım. Taşın kalitesi bina yapımına uygun. Gri, kahverengi üst tabakadan sonra neredeyse sırf gri malzemelik taş var. Kenarından lime lime kesmişler; çalışması zevkli olacak gibi. Etrafımdaki bu cılız kollularla nasıl çalışılır bilmiyorum ama bir yolunu bulacağız. Bu yeşilleri azıcık güçlendirmek bana düşecek galiba.

Taslağını çıkardım, çubuk oğlan az biraz yardım etti. Adama çubuk dedim ama düz çubuk çizmekten aciz. Alışacağız.

Taş ocağı yanında gnoller gördük! Bir savaş çığlığı koyup savaştık, üstümüze geldiler. İlk vurduğumu devirdim, ikinci vurduğumu devirdim. Bir duysaydın ilkinin çenesi nasıl çatırdadı! İkincisinin bacak arasına çekicimi geçirdim. Rezil yaratıklar hızlı olduğu için ben üçüncüsüne yetişene kadar diğerleri kalanları halletti. Kaçan oldu ama yüzümüzün akıyla savaştık. Bu parazitlerden daha var mı diye üç kişi araştırmaya gidince ben de taslağı bitirmek için geride kaldım. Bunda ayıp yok, vali savaşmak istemediği için gitmekte gerek görmedim. Bir ara bunları temizlemek gerek dediler. Keyfim yerine geldi.

O valinin de bir çekici var ki… Khormondo, üstünde layık olan kullanır yazıyor, cüce işi. Nasıl oldu da bir insan şey o çekice layık görüldü aklım almaz. Buranın valilerine verilirmiş o silah. Ama ne silah!

Kulbu incelikle işlenmiş; üstünde bizim rünlerimiz var. O çekicin işlenmesi, vurmak için kaldırıldığında bir parlaması var ki ağlamak istersin. O cılız kollu kadın dahi çekicin gücü sayesinde bir vuruyor, bir vuruyor görmeni isterim.

Hani evlendikten sonra Kayadamar’dan çıkıp Kayadibi’ni ziyaret etmiştik. Karşılama salonunda bir balta asılıydı. Bu çekiç de neredeyse o balta kadar muazzam. Satın almaya kalksak satmazlar. Yazık.

Ben oradaki işimi bitirirken parazitler yaptıkları saçma sapan bir sancak ile inmeye başladı. Yirmiden fazlaydı sayıları ama epeyce ilerdeydiler. İnsan şeyler gidelim istedi, at arabasını alıp aşağıya indik. Yolda gelirken hırpani insanlar gördüydük. Oranın yerlileriymiş bunlar, gitmeyin taş ocağının oralara dedik. Sonra Çubuk geride kaldı bunlarla konuşmak için. Hırpaniler uyardık diye orada değerli bir şeyler var sanmışlar, Çubuk gitmemeleri için zor ikna etmiş.

Kasabaya gerisin geri döndük. Üstte bu parazitlerin mesken edinmiş olabileceği bir maden varmış. Gidip görmek bu sefer kısmet olmadı. Görevden cebimize iki altın girdi.

Burada bizim içkilerden yapılır mı diye bakınacağım. Buradakiler pek fakir. Kış yaklaşırken yemeksiz ne halt edeceğiz bilemedim. Olmadı ben eve dönerim.

Habersiz gelebilirim yani. Evde bıraktığım çekicimi kullanma kafanı kırarım.”