YK: Dünyanın Sonu – Bölüm 2: Deliliğe Övgü

Buğday başakları çürüyor; nasıl çürümesin?

Krallar birbirlerine savaş açıyor, askerlerini ölüme gönderip cephede birbirlerini boğazlatıyor. Sonra tanrıları ve kralları üzerine yemin etmiş bazı askerler, yoldaşlarını satıp yeminlerini bozup küfre düşüp kaçıyorlar. Gele gele de Aziz Monos’un son istirahâtgahına geliyorlar. Orayı bir takım haydutluk ve çapulculuk için merkez belliyorlar.

Nasıl gürlemesin gökyüzü hiddetle?

Aziz Monos’un son istirahatgâhı bile kirletilmiş. İnanırlar bir gücenme ile dualarını Eas’a gönderiyorlar. Sen bizi koru. Sonra aralarında fısıldaşıyorlar, kudretinden sual olunmaz acaba bize acıyacak mı? Kışın açlıktan kırılacak mıyız, yoksa toprak bizi yutacak mı? Her yandan feveranlar peydah oldu. Ama yine de olayların içinde bir yerlerde şefkat galip geliyor. Yeminini bozanlar, ölüme mahkum edilenler kralları tarafından affediliyor. Eyter bilgeliği de onları bağrına basmaya hazır. İnanırlar bu sefer gururlanmayla, bakın bizler affediciyiz, sen de bizi esirge Eas diye yüksek sesle haykırıyor.

Yaz gelirken Günbatan artık çok daha kalabalık; gün be gün seyircisi daha da artacağa benzeyen devasa bir panayıra benzemeye başlıyor. Kalabalıkla beraber günahlar da sel gibi akıyor. Dışarlıklıların çoğu inanmaz bizim inandıklarımıza da gönüllerini eğlendirir sadece. Delirmişiz gözüyle bakarlar bize sonra da deliliğimize gülerler, bundan para bile kazanıp sözümona deliliğimizi överler. Hatta bazı Eyteroğulları ve kızları dahi bunlara benzeyip de inanmaz alametlere. Bunları bir hizaya getirmek gerekir.

İşte Songörü tarikatı şeyhi Atheides kendine görev bildi, insanları doğrunun ışığına çekecek işaretler aramak için ruhunu geleceğin şifasını bulmaya adadı. İnzivasının sessizliğinin bozulmasını bekliyor cemaat. Ekinler çürüyebilir, kalpler çürümesin diyorlar. Kıyamet gelecekse de Eas’ımızın elinden geliyor tasalanmaya ne hacet diyorlar. Aynı esnada dört bir yanda alametler arıyorlar, yadigarlar buluyorlar. Peki neyi çözecekler? Boşver, tasalanma dedim ya.

Yine de tasalanan var. Kutsal Rota Birliği hummalı bir çalışmaya girişmiş, bulabildiği bütün marangozlarla dev bir gemi yapmaya çalışıyorlar. Daha ortada gemi namına hiçbir şey olmasa da yakında bir şeyler belirmeye başlar. Bu Kutsal Rotacılar da bir tuhaf doğrusu, buradan kaçmak için bir gemi yapmak isterler ama gidip adaları hallaç pamuğu gibi ararlar. Adeta bir belayı ortaya çıkarmak ister gibi. Neyse kaçıp giderler umarım da Eas’ın kudretinden nereye kaçarlarsa kaçsınlar kurtulamayacaklarını anlarlar.

Peki ya Yelbüken Muhafızları Tekkesi’ne ne demeli? Doğrusu iyi insanlar bunlar; ihtiyaç sahiplerine şifa veriyorlar ama şifacıları da kızdırdılar. Bilgelik peşinde olduklarını söylerler, içlerinden bir katil çıkardılar. E iyi insanlardı? Onu işte sadece Eas bilir. Ama bazı bilgilere ulaşmışlar diyorlar, pek gizemliler; belki de kıyametin ne zaman kopacağını dahi biliyorlardır. Bunu bilmek fanilere düşmez.

Bize düşen ekinlerin çürüdüğünü bilmek. Ateşin yürüdüğünü görmek. İnsanın insanı boğazlamasını izlemek.

Yaz geldi şimdi, her yer canlandı. Başka bir musibet olmadan bu yazı atlatırsak ne âlâ! Elimizdekiler bize yetiyor zaten. Eyter ya da değil, herkesin birleşmesi gerekiyor. Kıyamet yaklaşırken birliğimizin sağlam olması tanrıları memnun eder heralde.

Ah yüce tanrılar; neler hazırlıyorsunuz bize acaba?