YK: Dünyanın Sonu – Bölüm 1: Silahlara Veda

Eyterliler mağrur, Eyterlilerin başı yukarda!

Nasıl olmasın? Kendilerini yok sayan ve üstüne yok eden bir savaşın, kendi kasabalarında kendi Aldazlarının önünde durdurulduğunu gördüler. Üstelik ne Anmas ne de Dromnej çok da mağrur görünmüyorlardı. Eyterlilere “cömert” ve “karşılıksız” yardımlarını sundular ama tek bir Eyterli eli bile kalkmadı paketi kanla kaplanmış hediyeleri kabul etmek için. Bunun yerine ateşkes anlaşmasını imzalayın ve işinize bakın dendi.

Yine de oralarda bir yerlerde birileri fısıldaşıyor; taraflar bu ateşkesi kıyametten korktukları için imzaladı, – hayır, hayır, Karnak imparatoru ültimatom göndermiş aksi durumda sizi istila ederim demiş, yok be kesinlikle yanılıyorsun Dromnej Prensi Cerices herkesi ikna etmiş. İyi prens, barışçı prens. Kendi reklamını yapıyor, içten içe bir bilsen ne fesattır o, baksana tavernada kendini saklayıp dinlemiş herkesi. Aslında bunlar daha büyük bir savaşa hazırlanmak için ayak oyunları, bunların ciğerini bilirim ben. Başımıza ne felaketler gelecek daha? Aah, ah… Fısıltılar asla dinmiyor.

Ama ne olursa olsun kesin olan, şu anda silahlar indirildi ve diplomasi için bir fırsat doğdu. Üstelik Aziz Monos’un topraklarında, dünyayı kurtaracak kıyameti engelleyecek yiğidin topraklarında!

Eyterliler mağrur, Eyterlilerin başı yukarda!

Ataları tüm bunları önceden haber verdi. Destanlarında nakletti, hikayelerinde anlattı. Tüm Yelbüken’i uyardılar; ahlaksızlıklar hepimizi felakete sürükler, tanrıları kızdırır dediler. Ama kimse dinlemedi. Bozgunculuk arttı, tefecilik arttı, fuhuş ve kumar arttı. Cinayetler, soygunlar, katliamlar… İnsanoğlu vazgeçmedi hırsından. Aziz Monos hepsini uyarmıştı. 

Şimdi ödleri kopuyor dünyanın sonu geliyor diye. Hepsi Günbatan’a koştular, birazcık Eyter bilgeliği için her şeyi yaparlar. Profesörler, ilim adamları, mühendisler, sıradan halk; hepsi buraya geldi. Bahara güvenip hazırlık yapıyorlar. Kimisi durduracakmış kıyameti, kimisi onunla bütünleşecekmiş. Eyterliler bakıp gülüyorlar. Ve başlarını sallıyorlar. 

Biz biliyorduk.

* * *

Şimdi ilk baharın başlangıcında birazcık umut arıyor insanlık; Günbatan’da Eyterlilere sığınarak. Daha önce hatırlamadığı, unuttuğu, bir kenara fırlattığı bu halkın adını yüksek sesle haykırıyor. Ama bahar kasvetiyle geldi. Gri bir gökyüzü en ufak neşeye izin vermiyor. Şarkı söyleyenler bile sesini kısıyor. Toprak huzursuz, ağaçlar huzursuz, deniz kabarık. Savaşlarda yitenlerin yakınları soruyor, bizim suçumuz neydi? Ekinleri çürüyen çiftçiler soruyor, kıtlık gelince ne yapacaksınız? Sanki tüm Yelbüken beklemeye başladı. Dünyanın sonu herkes ve her şey için geliyor. Ama onlar bunu yüzlerce yıldır bekliyordu, gelen kıyamete onlar hazırlar…

Eyterliler mağrur, Eyterlilerin başı yukarda!