Interplay’den çıkan güzeller güzeli dediğimiz, her zaman beğendiğimiz, bir çoğumuz için -ben dahil- bir tutku olmuş Fallout evreni; bazen saçma sapan olsa bile geleceğe karşı her zaman farklı yaklaşımı ile beni etkilemiştir. Okunan onlarca wiki sayfasından, oyunlarda geçirilen yüzlerce saatten sonra kendimi her ne kadar bu evrenin bir parçası olarak görmüş olsam bile, bunun o kadar da doğru olmadığını görmemi sağlayan bir şey oldu: Fallout FRP
Fallout evreninin yapısı, The Great War, Vault’lar, bunların kuruluş nedeni, Vault dışında gelişen diğer yerleşkeler, komüniteler ve hatta devlet denebilecek kadar büyümüş yapılar. Bunlara, tüm Fallout severler elbet vâkıftır. Ancak bu ortamın gerçekten nasıl olduğuna dair hissiyatı yaşamak, benim için bu FRP’ye başladığım zaman mümkün oldu.
Örnek vermek gerekirse, ben bilgisayar başında bu oyunu oynarken asla hava koşullarının kişiye nasıl etki edeceğini düşünmemiştim. Aynı şekilde geri geri giderek bir Deathclaw dövmek işin kolayına kaçmak olsa da, üzerinde sadece bir jumpsuit varken tek kurşunla tahtalı köyü boylamak gerçeği ile asla yüzleşme şansı bulamıyor insan. Su içme ihtiyacının, sıcak kalma ihtiyacının ya da güneşten korunma ihtiyacının çoğu kez bir RadScorpion’dan daha tehlikeli olması hali, ister istemez farklı bir hava katıyor. Ve kesinlikle bu evreni çok daha iyi hissetmemizi sağlıyor. Eline tabanca alıp, sıka sıka gitmekle uzaktan yakından alakası olmayan bir haliyle bu oyunu yaşamak hoş bir deneyim.
Benim Fallout-FRP’ye bu kadar ilgi göstermemin ilk nedeni; Fallout’a olan sevgim dışında daha önce hiç tecrübe etmediğim bir şekilde oyunu çok daha gerçekçi bir halde tekrar oynuyor olmak.
Vault’tan çıkan bir karakter olarak oynamak oyunlar içerisinde bir gelenek. Elbet bilgisayar başında ilk derdimiz, olabilen en iyi silahları, mümkün mertebe en fazla sayıda stimpak’i yanımıza almak olsa bile, FRP için durum böyle olmuyor. Su, yiyecek, ortam şartları gibi etkenler bu sıralamayı değiştiriyor. Ve oyunu oynarken hiç düşünmediğimiz şekilde başka şeyler düşünmemizi gerektiriyor. Ve bu durumun gerçekçiliğe olan katkısı, insanı bir yerde oyuna daha fazla bağlıyor.
Evet, çok daha zor. Evet, çok daha fazla uğraştırıyor. Ve gerçekten bazen insanın canını çok sıkıyor oyun. Ama tekrar düşününce, nükleer kıyametin yaşandığı bir dünya da, o dünyaya tamamen yabancı bir karakter olmak çok da kolay olmasa gerek.