Süper Kahraman Filmleri ve Hobideki Hikaye Anlatım Değişimi

Yönetmen Martin Scorsese Marvel üzerinden süper kahraman filmlerini sıkı eleştirmişti. “Bunlara sinema demek zor. Olsa olsa tema gösterisi demek lazım.” gibi bir söz sarf etmişti.

Orjinal yazı

Kayıp Rıhtım’daki Türkçe Hali

Sinemadan anlamasam da hikaye anlatım şekliyle ilgili çok önemli bir noktaya parmak bastığını düşünüyorum. Büyük bir değişim yaşıyoruz. Son yıllara kadar hikayelerdeki kurgu ve içerik daha önemliydi. Yani film izlediğinizde ya da kitap okuduğunuzda kabaca “Neler oldu, nerede oldu ve hikaye nereye gidecek?” diye merak ederdiniz. Ya da öncelik bu unsurlardı. Şu anda ise öne çıkan unsur ‘karakterler’.

Öyle bir noktaya gelindi ki, hikayenin ne olduğu, hatta kendi içerisindeki tutarlılığı bile artık pek önemli değil. Karakterler ve onların neler yaptığı diğer öğelerin çok üstünde. Bu, o kadar çizgi roman hikaye anlatımı şekline uygun ki, gerçekten ortada izlediklerimizin, okuduklarımızın artık ne olduğunu konuşmakta fayda var.

Üç tane örnek üzerinden gidesim var: Avengers: Endgame, Games of Thrones ve FRP’nin popülerliğini olağanüstü arttıran Critical Role.

Avengers: Endgame an itibariyle (19.11.2019) tarihteki en çok hasılat yapmış film (liste). Bir sürü rekor kırdı. Hepimiz bir süre, hatta Infinity War’u da sayarsak belki 1,5 yıl bu film serisiyle yattık kalktık. Çok kabaca olacak ama film sadece karakter hikayesi. Haliyle olaylar var. Ancak olaylar arası bağlantılar çok sayıda olağanüstü şans gerektiriyor. Olmadık bir şekilde uzayda rastgele karşılaşmalar ile bağlanıyor vs. Kendi içerisinde tutarsızlık aradığınız anda tonla bulabiliyorsunuz. Ama işte en çok hasılat yapan film ve çok beğenildi.

Tüm hikaye karakter merkezli gidiyor. Kimi karakterin daha önce belirtilen süper güçleri değiştirilse de, seyirciler olarak hepimiz çok beğendik. İyi oyunculuk, iyi müzik, görsel efektler arasında karakterlerin kendi aralarında konuşmaları ve dövüşleri ile film bitiyor. Her karakter yeterince konuşuyor, bir ruhları var, iyi işlenmişler. Kimse hikayeye falan öyle çok takılmıyor. Böyle bir eser, tarihimizin en çok izlenen hikayesi işte.

İkinci örneğim Game of Thrones. Kitapları bayağı eski, eh şimdi dizisiyle ünlü. Karmaşık bir hikaye varmış gibi görünse de aslında oldukça yalın. Düşünürsek bir kralın ölmesi sonucu güç mücadelesi ve bir türlü gelmeyen ama kışla beraber gelecek olan bir ‘felaket’ hikayesi. Tutmasının sebebi olarak tonla şey yazılabilir ama ben gene ‘karakterler üzerinden gitmesi’ diye düşünüyorum. Biraz uzaktan kurguya bakarsak, izlenilen ve okunan bayağı pembe dizi aslında. Öyle kısmen arkadaki ana hikayenin az biraz yürüdüğü, başı sonu belli Kore mini pembe dizileri gibi de değil. Basbayağı arka planı kaplayan bir hikaye olmadan, karakterlerin olmadık bir şekilde başına gelen olaylar üzerinden giden, ne zaman biteceği belli olmayan Türk pembe dizisi gibi hatta. Ama işte 2010’larda fantezi edebiyatın dizisiyle beraber en önemli yapımı belki. Karakterlerinin ne yaptığını, yapacağını konuştuk aylarca. O öldü, bu dirildi falan hikayeden daha önemliydi. “Lady Mormont Rulez!” 🙂

“Lady Mormont Rulez!” 🙂

Unutulmuş Diyarlar, D&D’nin merkezinde olmasına rağmen coğrafya hakkında hazır oyunlardaki kısımlar hariç kaynak yazmıyorlar artık.

Biraz FRP’ye dönmek gerekirse ki gerçekten üzüldüğüm bir konu var. Eskiden her ay roman çıkan D&D dünyası Unutulmuş Diyarlar’da son 5 yıldır sadece Drizzt serisinin birkaç romanı çıktı. ‘Modern tüketicinin hikayeyle ya da hikayenin geçtiği dünya ile değil, karakterlerin ne yaptığıyla ilgilendiği’ argümanıma bir ara örnek olsun deyip, geçeyim.

En son da Critical Role. FRP’nin şu anki dünya çapındaki popülerliğinde önemli diye düşünüyorum. Yapım daha da gelişiyor, hobiyi de geliştiriyor. Haliyle böyle bir başarıdan sonra, 1-2 yıldır belki her conventionda, Kule’de, gelen giden dostlarla “İnsanlar neden FRP izliyor?” diye konuşuyoruz. Metin (Ünüvar) birkaç ay önce bayağı kafamı açtı. “İnsanlar oradaki sanatçıları izliyor.” dedi ve işte bu yazının temel konusuna geldik.

(FRP Oyunuyoruz kanalının da reklamı burada dursun.)

FRP hobisiyle uğraşan birisi olarak Critical Role izleyince zaten hemen hissediyorsunuz hikayenin zayıflığını. Ortada bir şov var ama ana gösteri hikaye değil, ünlüler ve seslendirmeleri.

Bizim zamanımızda böyleydi, daha iyiydi gibi yararsız laflar edip geçmemek lazım.

O kadar yazdıktan sonra, “Karakter tabanlı hikayeler kötü müdür?” derseniz, insanların nasıl eğleneceklerine karışmak aşırı kibirli bir hareket; hatta mümkünse herkes kendi hayatlarında sürekli eğlensin. Yazdığımı basitçe ‘bence durum özeti’ gibi anlayın lütfen. Sadece değiştik ve alışıyoruz.

Diğer taraftan hobi için sanki ortada ufak bir karanlık var. Karakterlere bu kadar yoğunlaşmak hikayelerin basitleşmesi veya bayağılaşması gibi bir risk ortaya çıkarıyor. Yazılı ürün de azalınca sanki bir ara gene bir dar boğaz gelecek. Bu ara‘lar FRP hobisine başlayanlar da hobinin sıkı takipçileri değil de gelip geçicileri olacak ve pek kişisel ürün çıkartmayacaklar gibi hissediyorum. Bir de üstüne üstlük bizim ülkede, bu popülerliği maddi bir kazanca dönüştürebilecek marka çıkartmak çok zor. Yani, gelip geçiciliğin bize kalıcı bir faydası olmayacak diye hissediyorum.

Umarım yanılıyorumdur ve Dünya çapında bu “karakter bazlı anlatım” yanında hikayenin önemini de tekrar getirir. Diğer taraftan tabi hobi aşırı büyümeye devam ediyor. Hiçbir şey değilse bu çok çok büyük bir kazanç. Konuşacak ve hobiyi paylaşacak çok daha fazla insan var. Her neyse, Machieavelli Paşa’nın sözüyle yazıyı bitireyim:

Her değişim daima başka değişimlere ihtiyaç gösterir.