İkinci El Gezegenleriniz Değerinde Alınır

            Bay Lefnar şeytani bir çekicilikle insanları etkisi altına alabilen; sinsi ama yakışıklı, küstah ama saygın, yalancı ama mülayim bir emlak ticareti ajanıydı. Hem de ne ajan! Evrenin en büyük emlak şirketlerinden birinin bir numaralı alım satım uzmanıydı. İnsanlara (ve hatta Cooganlara) ihtiyaç duyduklarından daha büyük gezegenleri, uzay istasyonlarını, terkedilmiş gemileri ve umulmadık yerlerdeki arazileri satar ve hayal etmesi kolay olsun diye örneklemek gerekirse, satürn halkaları büyüklüğündeki ticaret çarklarının fıldır fıldır dönmesine yardımcı olurdu. Bu yüzden Bay Lefnar’ın şirketteki geleceği oldukça parlak görünüyordu. Kulislerde kendisinden geleceğin ‘genel müdür yardımcısı” olarak bahsedilmeye başlanmıştı bile.

            Bay Lefnar da bu durumun farkında olarak intergalaktik ticaret federasyonunun yüksek diplomatlarından, köleci koloni gezegenlerin iğrenç prenslerine kadar herkesin karşısına, sırtına aldığı devasa sermaye gücünün rahatlığıyla oturur ve ellerindeki taşınmaz mülkiyetleri en düşük fiyatlardan alıp maksimum kâra çevirebileceği noktada, en büyük tragedya oyuncularına taş çıkaran bir performansla, neredeyse zararına veriyormuş gibi satarak şirketin doymak bilmez kasasını daha da doldururdu. 

            Bu köleci prenslerden biri de Prens Abdulmuttalip Ayn El Bin Benzerra Mirdo Al Kafaali’ydi.  Şimdi Kılıçbalığı Kümesi’nde NGC 5124 nolu galaksi içerisindeki ufacık koloni gezegenlerden birini almak istiyordu ve Bay Lefnar, hava gemilerinden birinin marifetiyle prense kısa bir gezegen turu attırıyordu. Bakır ve demir cevheri madenlerini dolaşmışlar, su kaynaklarında ölçümler yapmışlar, seyrek bitki örtüsünün altında biraz dolaşmışlar ve son olarak da gezegenin koloni sakinlerinin fakir yerleşim yerlerine şöyle uzaktan bir göz atmışlardı.

            “Evet majesteleri, eski tip insanlı üretimle bakır ve demir madenleri işletiliyor. Gökadanın bu kısmında epey kıymetli madenler bunlar ve bu kadar küçük bir gezegende bulunmasıyla ve ucuz iş gücüyle işletme maliyetlerinin epey düşük olmasına sebep oluyor.”

            Prens, aldığı saray eğitiminin getirdiği görgü kuralları gereği Bay Lefnar’ı muhattap almayarak yaveri aracılığıyla sorusunu iletti.

            “Yani lojistik olarak buranın karlı bir yatırım olacağı önermesini bize sunuyorsunuz. Peki bu gezegenin eski sahibi burayı neden sattı?”

            “Majesteleri, buranın eski sahibi beyefendinin en az bir düzine daha gezegeni vardı. Ancak aynı beyefendi kumar gibi kötü huylar da edinmişti. Federasyon borsasında bir sürü riskli kağıda kısa vadede büyük kazanç umuduyla yaptığı büyük yatırımlar aynı büyüklükte bir mali krize sebep oldu. Bu durumdan kurtulmanın yolu olarak gezegenlerinden birkaç tanesini acilen satılığa çıkardı. Zaten fiyatların bu denli düşük olmasının sebebi de bu. Yoksa Medeni Halka’nın dışında bu fiyata böyle bir gezegen bulmak kesinlikle mümkün olamaz.”

            Beyazlar içindeki Prens, yaverine bir şeyler daha fısıldadı. Yaver komik ince bıyıklarını oynata oynata yeni bir soru sordu.

            “İnsansız üretim konusunda ne düşünüyorsunuz Bay Lefnar?”

            “Bu gezegende sadece güvenlik işleri robotlar tarafından gerçekleştiriliyor. Onlar da eski nesil insansı droidler. Bunun haricinde her şey kas gücüyle gerçekleşiyor. Açıkçası robotla üretimin ilk yatırım maliyetleri çok yüksek. Ben sizin yerinizde olsam işletmeyi elime aldıktan sonra maliyet tablolarıma bakar ve bir fizibilite çalışması yaptırırdım. Sizin gibi bilge bir prensin en optimum seçimi yapacağına eminim ama maden işletmeciliği konusunda deneyiminiz olmadığını ama bu sektöre atılmaya can attığınızı biliyorum,” dedi Bay Lefnar ve prens bir anlığına yüzüne hiç bakmadığı emlak ticareti ajanına yüzünü döndü ve sonra tekrar eski kibirli halini aldı, “ancak optimum koşullar hakkında bir çözümlemeye varmadan önce birinci elden deneyimin yararınıza olacağını düşünüyorum. Üstelik robotlu üretime karar verirseniz gezegenin eski sakinleri konusunda da bir şeyler düşünmeniz gerekiyor. Çünkü sahip oldukları tek gelir kaynağı bu madenler ve gezegenlerarası maden nakliyesi. Nakliye işinde pek istihdam olmadığı için tek gerçek opsiyon madencilik. Gezegenin sahibi olursanız eğer, sizi memnun etmek için ellerinden geleni yapacaklardır. Ancak olur da onlardan kurtulmaya karar verirseniz, ki evet biliyorum insanlı üretim oldukça demode, Medeni Halka’nın dışında olduğumuz için istediğinizi yapabilirsiniz. Zaten bu bölgede fiyatların normalden yüksek olmasının sebebi de bu özellik.”

            Bay Lefnar, ikinci el bir mekik satıcısının ‘eski tip füzyon reaktörlerini söktürüp yerine anti madde motoru takarak mekiğinizi modifiye edebilirsiniz’ demesine benzer bir rahatlıkla gezegen sakinlerinden kurtulmanın mümkün olduğunu söylüyordu. Ne de olsa Medeni Halka’nın dışındaydılar. Artık tarihi eser sayılabilecek insan haklarını evrenin bu köşesinde çok da dert etmelerine gerek yoktu.                                                                                       

            Aynı günün akşamında Prens ve maiyeti gezegenden ayrıldılar. Bay Lefnar ertesi sabah gezegenden ayrılacaktı. Bunun için hizmetlilere gezegenin eski sahibinin evini hazırlatmıştı. Hava aracına binip eve doğru yola koyuldu.

*          *          *         

            Akşam hava karardıktan sonra Bay Lefnar yatmaya hazırlanıyordu. Bu esnada içinde bulunduğu büyükçe evin kapısı çalındı. Bay Lefnar kırmızı renkli droidlerden birini kapıyı açması için gönderdi. Temsil ettiği şirket gezegenin sahibiydi , bu durumda şu anda gezegendeki en önemli kişi de Bay Lefnar’dı. Rahatça bir koltukta ayaklarını bir pufa uzatarak ziyaretçisinin kim olabileceğine dair tahmin yapmaya başladı.

            Bir süre sonra yeşil bir tunik giymiş ,kır saçlarını beline kadar uzatmış bir ihtiyar ve kasları giydiği gömleğin kollarından belli olan ve sürekli kırpıştırdığı ufacık siyah gözleriyle heyecanlı görünen genç bir adam, güvenlik droidinin ardından içeri girdi. Bay Lefnar yerinden kalkmadan davetsiz misafirlerine iyi davranmaya çalıştı “buyrun beyler, oturun lütfen.”

            İki adam Bay Lefnar’ın tam karşısındaki ikili koltuğa oturdular. Bay Lefnar evin hizmetlilerinden birine çay getirmesini emreti. İhtiyar oturduktan sonra yaşından beklenmeyecek derecede temiz sesiyle konuşmaya başladı.

            “Merhaba beyim. Benim adım Alda. Yanımdaki de Narddas. Bizler anlayacağınız üzere Eski Küre yerlileriyiz.” Bay Lefnar, gezegen sakinlerinin kendi aralarında buraya ne ad verdiklerini biliyordu. Eski Küre. Alda anlatmaya devam etti. “Buraya gelmemizin sebebi ilk başta size garip gelebilir ama temsil ettiğiniz şirkete bir teklifte bulunmak.”

Bay Lefnar şaşkınlıkla ‘bir teklif’ diyerek adamın sözlerini tekrarladı. Pek şaşıran bir adam olmadığı için bu durum kendini ikinci kez şaşırttı. Yaşlı adam sözlerini sürdürdü;

            “Eski Küre sakinleri yarım milenyadır bu gezegende maden çıkartıyorlar. İlk yerleşimciler buraya inanmazsınız ama Dünya-6’dan gelmişler. Maden çıkarmaya başladıktan kısa bir süre sonra da buradaki koloniciler yeni bir habitata uyum sağlamak için çok fazla eksikleri olduğunu farketmişler. Bu eksikliklerin giderilmesi için epey bir masraf yapılması gerekliymiş ama zaten madenlerin açılması için tüm kaynaklarını tüketmişler. Sonra intergalaktik ticaret federasyonuna bağlı bankalardan birinden kredi çekmişler ancak Medeni Halka’nın dışında bir yer olduğu için yüksek faiz tuzağından kaçamamışlar.  Zamanında ödemeyi de beceremeyip tüm gezegene haciz gelmesine sebep olmuşlar. Sonrasında da bildiğiniz üzere maden patronlarının eline düşmüşüz. “ Adam bir saniye susup söylediklerinin Bay Lefnar üzerinde nasıl bir etki yarattığını görmek için bekledi. Bay Lefnar oldukça ifadesiz bir suratla dinlemeyi sürdürüyordu. Alda konuşmasını sürdürdü.

            “Eski patronumuz ve onun babası burayı oldukça iyi iş yapan bir yer haline getirdi. Açıkçası Eski Küre doğru işletildiği zaman bu kozmik coğrafyada epey kârlı bir kazanç kapısı. Ancak ne kadar kazanırlarsa kazansınlar burada yaşayan insanlara iyi hayatlar vermediler. Onların ataları yanlarında bu güvenlik droidleri ile geldiler ve kendimizi savunamadan onların köleleri olduk. Şimdi artık patronumuz yok ve bu durum bize uzun zamandır kafamızda olan bir fikri gerçeğe çevirmek için fırsat verdi.” İhtiyar konuşmanın can alıcı noktasına geldiğini beden diliyle ele veriyordu.

            “Gezegeni, gezegen halkı olarak satın almak istiyoruz. Bunun için temsilcisi olduğunuz şirketten sadece bize adil bir vadeli ödeme şansı vermesini istiyoruz. Yüz yıllardır burayı işletiyoruz ve işimizi artık çok iyi biliyoruz. Bize yine kötü davranacak ve ürettiğimiz zenginliğe el koyacak yabancı bir patrona ihtiyacımız yok. “

            Bay Lefnar kahkaha atmak istedi ama asla gerçek duygularını açığa çıkarmazdı. Belki bir daha hiç görmeyeceği iki kölenin yanında bile havalı görünümünden ödün veremezdi.

            “Beyler, yanlışınız var. Biz kredi vermiyoruz veya taksitle satış yapmıyoruz. Eminim oralarda bir yerlerde size seve seve kredi verecek bir kuruluş vardır ancak bu durum, beni ve temsil ettiğim şirketi ilgilendirmiyor. Sizlerin bir şekilde gezegeninizin değerini karşılayacak krediyi bulup bizden satın almanız gerekir. Kısaca gezegen ticaretinde işler nakitle yürür. Gerçekten çok üzgünüm. Ama bence Prens Abdülmuttalip sizlere oldukça iyi bir işveren olacaktır. Esasında akşamüstü yaveri ile gönderdiği bir mesajla satın alma işlemlerini başlattığını bana bildirdi. Bir anda bir yerlerden yeterince nakit çıkartıp Prens’ten önce davranmazsanız gezegeninizi satın alamayacaksınız.”

            Alda’nın yanında oturan Narddas ilk defa söze girdi. “Bayım, bizler buradaki zenginliği yaratan kişileriz ama bu gezegende dahi yaşamayan kişiler bize köle gibi davranıp kazandığımız hemen her şeyi başka yerlere götürüyorlar. Biz kendimizin patronu olmak istiyoruz artık. İnsan gibi yaşamak istiyoruz. “

            Bay Lefnar çapulculardan sıkılmıştı ve konuşmayı bitirmeye karar verdi. Bu yüzden memnuniyetsizliğini bildiren bir tavırla Narddas’ın sözünü kesti. “Beyler, yapabileceğim hiçbir şey yok. İnsan gibi yaşamak için patronunuzu ikna edersiniz. Zaten İntergalaktik Federasyon Yasalarına göre evrendeki tüm gezegenlerde, gezegen sahipleri, mülkiyetini elinde tuttukları gezegenle ilgili tüm canlı ve cansız kategoriler hakkında karar verme yetkisine sahiptir. Burası Medeni Halka’nın da dışında. Bu yüzden temel insan haklarından faydalandırılmak zorunda da değilsiniz. O yüzden patronunuzla iyi geçinmenizi öneririm.”

            “Sadece insan olmamız bu haklara sahip olmamız için yeterlidir beyim!” diye hiddetle söylendi Alda. Bay Lefnar ise küstah bir biçimde yanıtladı. “Belli ki evrenin her köşesinde insan olmak bu haklara sahip olmak için yeterli bir koşul değil. Beş yüz yılda bunu öğrenememiş olmanız tuhaf doğrusu… Neyse, oldukça yorucu bir gün geçirdim. Prens’ten önce gerekli gezegenin ücretini ödeyebilirseniz, ki fiyat oldukça düşük, gezegeni satın alabilirsiniz. Bunun haricinde vaktimizi boşuna harcıyoruz. İyi akşamlar beyler!…” Bay Lefnar sözlerini tamamladıktan sonra güvenlik droidine adamlara kapıya kadar eşlik etmeleri için komut verdi. Güvenlik droidi adamların yanına geldi ve hiçbir şey yapmadan durdu. Yaşlı adam ayağa kalkmadan droide “Eski Küre’nin onurunu koru” dedi. Bunun üzerine droid, Bay Lefnar’a döndü ve metalik bir sesle “sizi toplum hayatından izole ediyorum” diyerek metal kollarıyla neye uğradığını şaşıran adamı sıkı sıkı tutup yerinden kaldırdı. “Neler oluyor” diye bağırmaya yeltenecekken droidin kollarından yediği elektrik şokunun etkisiyle kendisinden geçti.

*          *          *

            Gözlerini tekrar açtığında ne kadar süre geçmiş olduğundan emin değildi ama on metrekarelik hücresinin küçük penceresinden gün ışığını görebiliyordu. Sadece bir lavabo, bir tuvalet ve üzerine yatabileceği, duvara sabitlenmiş tahta bir sıra vardı. Üzerindeki kıyafetleri alınmıştı ve sadece yeşil bir üniforma giyiyordu, bir mahkum üniforması. Durumunun dehşetle farkına vardı ve hücresinin demir parmaklıklarından bağırmaya başladı “çıkarın beni buradan, siz benim kim olduğumu anlamadınız galiba!” Ancak kendisini duyabilecek tek gardiyan koridorun sonunda karanlıkta kırmızı parlayan gözlerle bekleyen güvenlik droidiydi. “Ben Lefnar Gratis Serfapim’im, İntergalaktik Emlak şirketinin saygın bir emlak ajanıyım! Çok büyük bir suç işliyorsunuz. Bunun cezasını çekeceksiniz!” Ancak droid herhangi bir tepki vermeden heykel gibi kıpırtısız durmaya devam ediyordu.

            Ne yapacağını düşünüp kendi kendine söylenirken yan hücrelerden birinden kaba bir aksanla bir yanıt geldi. “Bu droidlerin aklı yok, boşuna kendini yoruyorsun.” Bay Lefnar birkaç saniye durumu aklında tarttıktan sonra cevap vermeye karar verdi. “Şu an büyük bir hata yapılıyor. Bunun nasıl hesabını verecekler? Şirketim beni kurtarmak için her şeyi yapacaktır.” Yandaki adam bir kahkaha attı. “Eminim yapacaklardır ama isyan çıkmış bir koloni gezegeninden seni kurtarmak zaman alacaktır.” Bay Lefnar, gezegende droidlerin kontrol şifrelerini bilen tek kişiydi. Kontrollerinin isyancıların eline nasıl geçtiğini anlayamıyordu. Yandaki mahkum konuşmaya devam etti. “Hey, benim adım Zagrodak. Senle kader ortağı sayılırız. Beni de isyandan sonra buraya attılar.” Bay Lefnar’ın düşünmek ve durumunu analiz etmek için zamana ihtiyacı vardı ancak yandaki adam kendisini rahat bırakmayacak gibiydi. Yine de adamdan biraz bilgi alabileceği düşüncesiyle sohbeti sürdürmeye devam etti.

            “Benim adım da Lefnar. Neden buradasın?”

            “Ben saygın bir tüccardım. Para tüccarı! İnsanlara işlerini halletmeleri için para verip, inanmayacağın kadar düşük faizlerle geri ödemelerine fırsat veriyordum. Ama bu isyancı servet düşmanları yönetimi ele geçirir geçirmez beni buraya tıktılar. Bir haftadır buradayım.” Zagrodak’ın sesi şimdi kaba olduğu kadar öfkeli de çıkıyordu. Lefnar kendisi prensi gezdirirken bile aslında gezegenin kontrolünün kaybedilmiş olduğunu farketti.

            “Tefeciydin yani?”

            “Sen de onlar gibi konuşuyorsun!”

            “Şaka yapıyorum, alınma. Hem alınsan da şu anda tek sohbet arkadaşın benim Zagrodak! Şu senin isyancılar, gezegenlerini almak için isyan ettiler demek.”

            “Sanki becerebileceklermiş gibi yönetimi ele geçirdiler. Aslında uzun zamandır böyle şeyler insanlar arasında konuşuluyordu ama onları engelleyen şey güvenlik droidleriydi. Ama gemi söküme gelen gemilerin eski bilgisayarlarını toplaya toplaya eski droid ana bilgisayarını hackleyebilecek bir sistem geliştirmeyi başardılar. Gerçekten takdire şayan. Takdir ediyorum ama beni buraya tıkmış olmaları affedilemez. Ben sadece borcunu ödeyemenlere yardım ediyorum. Halbuki eski patronumuz zamanında aslında her şey çok iyiydi.”

            “Evet, bakalım şirketim durumu öğrenince başlarına ne gelecek?”

*          *          *

            Bay Lefnar ve Zagrodak uzunca bir süre hücrede kalmayı sürdürdüler. Dışarı çıkmalarına dahi izin verilmiyor ve yemekleri de günde üç defa güvenlik droidleri ile gönderiliyordu. Aslına bakarsanız yemekler gerçekten rezaletti, Bay Lefnar’ın sağlığı kötü koşullar sebebiyle günden güne kötüye gidiyordu. Vücudunda daha önce ağrıyabileceğinden hiç haberi olmadığı yerleri ağrıyordu daha kötüsü de sebebini anlamadığı bir öksürüğe yakalanmıştı. Zagrodak’ın sesi ise ilk günkü kadar iyi geliyordu; alçak herif dayanıklıydı. Devamlı borç verdiği zavallılardan bahsediyordu. Yardımcı olduğu o iyilik bilmez sefil insanlar borçlarını asla geri ödeyemiyordu. Zavallı Zagrodak parasını geri almak için çok uğraşmak zorunda kalıyordu, hatta ödemeleri almak için bazı adamlar tutup şiddete başvurmak zorunda bırakıyorlardı bu yufka yürekli adamı. Akşamları da o adamlar için ağlıyordu.

            Bay Lefnar’ın tek ‘eğlencesi’ hücresinin penceresinden görebildiği kadarıyla Eski Küre’ye bakmaktı. Sadece ufak tefek tepeler görünüyordu. Gündüzler yirmi sekiz saat sürüyor geceler ise alacakaranlık şeklinde dört saatte bitiyordu. Uykuya ihtiyaç duyduğu saatlerde ışığı engellemek için penceresini kapatabilmek isterdi ama odasında bunu yapabilmesine yardımcı olacak hiçbir eşya yoktu.

            Hiç görmediği Zagrodak ile sohbetleri gün geçtikçe azalıyordu daha doğrusu Bay Lefnar’ın dirayeti düşüyor ve konuşabilecek daha az enerjisi kalıyordu. Hayatını konuşarak ve insanları ikna ederek geçiren bir insan için oldukça hazin bir durumdu bu. Bir doktorla görüşmek istediğine dair sayıklamaya başlamıştı ama hiç kimse gelip kendisiyle görüşmüyordu. Günlerdir tek bir insan yüzü bile görmemişti.

            Bir gün ateşler içinde sayıklarken kendinden geçti.

*          *          *

            Uyandığında başka bir odada koluna serum takılı haldeydi. Yatağa kelepçelenmişti. Uzun zaman tahta bir sıranın üzerinde yattıktan sonra şu anda üstünde yattığı yatak evrendeki en rahat yatakmış gibi hissettiyordu. Uzunca bir süre hiç ses çıkarmadan istirahatinin keyfini çıkardı. Neden sonra bir hemşire yanına geldi ama kadın serum şişesini yenileyip Bay Lefnar ile konuşmadan çıktı. Kısa bir süre sonra Narddas odaya girdi.

            “Merhaba Bay Lefnar. Görüyorum ki mahkumiye koşulları sağlığınıza iyi gelmemiş.”

            “İğrenç koşullarınız hiç kimseye iyi gelmez. Bana yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz. Er ya da geç…”

            “İlginç bir zamir seçimi: hiç kimse. Bana hiç kimseyi tanımlar mısınız?”

            “Aptal söz oyunlarınızla uğraşmayacağım…”

            “Çözümlemeyi ben yapayım öyleyse. Koşullarımız hiçbir insana iyi gelmez demek istiyorsunuz. İnsan olmanın size bazı haklar vermesi gerektiğini varsayıyorsunuz. Halbuki Medeni Halka’nın dışındayız Bay Lefnar. Çok iyi ifade ettiğiniz gibi. Demek ki insan haklarının belirsiz olduğu bir alandayız. Mesela sizin haklarınız şu anda benim iki dudağımın arasında…”

            Sözlerinin ardından Narddas odadan çıkmaya meyletti ama duraksadı ve dönüp “istirahatinizin tadını çıkarın Bay Lefnar. Bu gece hücrenize geri dönüyorsunuz” dedi

*          *          *

            Hücresine döndükten sonra Bay Lefnar’ın endişeleri iyice artmıştı. Yargılanmadan, keyfi bir biçimde mahpus edilmişti. Buradan ne zaman çıkacağı belirsizdi ve şirketinin bu konuda nasıl bir eylem planı izlediğini merak ediyordu. Kendisi gibi şirket için önemli birini çaresiz bırakmayacaklardır elbet, diye düşünüyordu. Zagrodak ise kendi mağduriyet hikayelerini anlatıp duruyordu. Lefnar bitap düşmüş bedeniyle tahta sırasında uzanırken ilerilerden boğuk bir patlama sesi geldi. Sonra bir ikincisi bu patlamayı takip etti. Derken sesler kesintisiz bir biçimde devam etmeye başladı. Bay Lefnar ufak penceresinden dışarı baktığında mavi gökyüzünü kapylayan yüzlerce ufak saldırı gemisi gördü. Gemiler penceresinden gördüğü kadarıyla tepeleri ve arada bulunan ormanı bombalıyordu. “Sonunda geldiler!” diye sevindi Bay Lefnar. Kızıl alevler gökyüzüne yükseldikçe içindeki sevinç de arttı.

            Yarım saat bu gösteriyi seyretti ancak gemilerin bombardıman alanı gittikçe hapisaneye yaklaşıyordu. Bu durum biraz endişelendirdi Bay Lefnar’ı. Bir süre sonra koridorun başında bekleyen güvenlik droidi yürüp Bay Lefnar’ın hücresinin önüne geldi. Mekanik bir sesle ‘iletişim başlatılıyor’ dedi ve ardından cızırtılı bir sesle konuşan Narddas duyuldu. “Lefnar, şu anda hücrenin penceresinden saldırı gemilerini görüyor olmalısın. Sana bir iyi bir de kötü haberim var. İyi haber gezegeni senin prens gerçekten satın aldı. Kötü haber ise isyanımızın ardından insansız üretimle gezegeni kullanmaya karar vermiş. Şu anda gördüğün saldırı gemilerini ise isyan sebebiyle çizilen kötü imajını tazelemek için temsilcisi olduğun şirket finanse ediyor. Şu anda anladığımız kadarıyla gezegen yüzeyindeki her metrekareyi bombalıyorlar. Bizi yok ediyorlar. Sanırım arada sen de kaynayacaksın. İyi şanslar…”

            Güvenlik droidi mesaj iletildikten sonra koridordan çıkıp gitti. Bay Lefnar hücre penceresinden gemilerin kendi bulunduğu binaya yaklaşmasını dakika dakika izledi.

*          *          *

            İsyan iki günde bastırılmış ve isyancılara ait tüm binalar vurularak imha edilmişti. Gezegen çapında insan avı da yaklaşık on gün sürmüştü. Şimdi  Prens Abdulmuttalip Ayn El Bin Benzerra Mirdo Al Kafaali’nin yaveri gezegende hayatta kalan son yüz elli sekiz kişiye bakıyordu. Nefretle kendisine bakan bu iğrenç insanların sefil görüntüsü yaveri tiksindirdi. Kimisi küfür ediyor, kimisi hayatı için yalvarıyor, kimisi de hiç bilmediği tanrılara dua ediyordu. Prens, nihai yöntemin seçimini yaverine bırakmıştı. Yaver bir süre düşündükten sonra güvenlik droidlerine son talimatını verdi.

            “Gazlayın.”