Aldelen Günlükleri – Grunhilda Markstrap #2

 

Bu günlükler Grunhilda Markstrap’in, Kayadamar’daki eşine yazdığı mektuplarla oluşturulmuştur.

“Khormondo,

Sende çekiç sapı kadar akıl yok. Oğlandan mektup aldım; gideceğim yeri ileten mektubunu almış, ziyarete geleceğim diyor. Bizimkilerle uğraşasım olsaydı medeniyetten nasiplenmemiş bu yeni kasabaya gelmezdim. Bari kıza yazıp yerimi bildirme.

Geçen hafta nihayet buradaki madene gittik. Yanımda gene vali, Çubuk ve tanımadığım birkaç kişi daha vardı. Yolda gnolle rastlamadık; hem ne yalan söyleyeyim bende gnoll gözleyecek kafa yoktu. Maden için vaktiyle açtıkları yol zaman içinde kapanmış, at arabasıyla zorlana zorlana çıktık. Bir yerde kaya yığını vardı; ittirip uçuruma yuvarladık ama ikincisi yolumuzu kesti. Yanımda insan şeyler değil de bizim klandan heybetli birkaç cüce olsaydı hakkından gelirdik ama yanımdakilerin cılız kolları güven vermedi.

Madeni iyi planlamışlar; bina yapımına uygun kayalar gene vardı ama daha ziyadesi demir toplulukları gördüm. Demirin olduğu yerde mücevher de olur ama bunu yüksek sesle dile getirmeyeyim dedim.

Madeni ayrıntılı bir fasılla anlatmayacağım; bizim klandakilerin sakalı seğirsin, buraya doğru hafiften yola çıksınlar, bilsinler istemem. Gerçi bizimkine denk olacak bir maden değil gene de ama Markstraplar maden iştahları ile meşhurdur. Ne demiş klan atalarımız; uyuyan devi dürtme. Ya da çamur zeminden dağda kazı yapılmaz. Ya da boşluğa balta fırlatıp kaybettim diye ağlanmaz. İçkisinin köpüğü bol olsun hep annemin lafları bunlar.

Madende peşimdekilerle birlikte keşfe başlayıp az birkaç kat eksilere indik. Normalde daha hızlı keşif yapılırdı ama insan şeyler kapalı kalmayı sevmiyor. Bir de sağda solda tuzaklar vardı, eşeklik edip bir tanesine düştüm. Etraftan gelen seslere de huylandık; bir ara gruptan iki kişiye büyükçe bir örümcek saldırdı. Örümceğin hakkından gelip yola devam ettik.

Tam en dikkat çekici birkaç şeyin olduğu bir alanda ilerliyorduk ki üstümüze taş, dart attılar. Bir tane dart Çubuk’a denk geldi, bunu bayılttı. Epeycene de toz kalktığı için grup birbirini kaybetti. Ben valinin koluna yanaşıp bunu geri yola soktum.

Üst katlara çıkış rampasının orada diğerlerine bakmamız lazım, Çubuk da baygın dedi diye geri döndük. İnsan şeyler karanlıkta, kapalı yerde kör farelere dönüyor. Çubuk’u bulduk bulmasına da bir baktık insanımsı kıllı, iri yaratıklar bunu kucaklamış götürüyor. Üstlerine saldırıp adamı ellerinden zor aldık; herif o arbedede fosur fosur uyumaya devam etti.

Grubun geri kalanı da çorap söküğü gibi peşimizden gelince bu kıllılar bizi kovalamaya başladı. Önlerine düşüp bunları gerisin geri götürmeye rehberlik ettim. Göz ucuyla valinin muhteşem çekiciyle yaratıklardan birini indirdiğini görüp iç çektim ama ne yaparsın. Öyle silahlar daha tavını bulmamışların eline verilmemeli.

Çubuk kendine geldi sonra, zehirli dart bunu iyi hırpalamış. Çekiç suyu verip kendine getireyim dedim ama niyeyse karşı çıktılar. Anladım ki içki çabuk tükensin istemiyorlar.

Birkaç gün önce toplanıp gnoll dövmeye gitmiş bir sürü insan. Beni niye çağırmadınız diye çemkirdim, uyanmadın dediler. Önceki gün sırayla sekiz kişiyle içme yarışına girdiydim. Sızıp uyuyakalmışım. Gnoll dövme fırsatını kaçırdığıma hayıflandım ama vaktimi de ziyan etmedim bari.

Sofrada et olsun diye av alanı açtılar; bereketini bekliyoruz. Buradaki içkiler bitti bitecek. Belki senden birkaç fıçı yollamanı isterim. Şimdilik haberler böyle diyerek mektubu bitiriyorum.

Sakalın hiç ağarmasın, demirine hiç pas düşmesin.”

İlk mektup için tıklayın!